Feeds:
Posts
Comments

Posts Tagged ‘tuz’

-37-

Hiç sessizce ağladınız mı? Sessizce derken antik bir heykelin ifadesiz yüzü gibi taş katılığında, gıkınız çıkmadan. Bunu yaşamanın ne zor olduğunu bilirdim ya da bildiğimi zannederdim. “Ne var ki kendini tutabilmekten ibaret bu her ne kadar zor olsa da bir şekilde yapılabilir” diye düşünürdüm. Ama o anı yaşarken pek de beklediğim gibi olmadığını fark ettim.

 

Bu noktaya hangi mantık bocalamasından hangi düşüncesizlik taşlarından geldiğimin önemi yoktu artık. İşte o yerdeydim ve sessizce ağlıyordum. İlk önce kalbi üşüyor insanın,  gecenin en soğuk saatinde sıcak olan ne varsa hepsinden uzak olduğunu fark ettiğin anda ki gibi ürperti ile üşüyor. Ne gariptir ki aynası olduğu gözlerininse alev alev yandığını hissediyorsun. Tuzdan bir nehirde boğulup sürükleniyor üzüntün. Gözlerindeki engel olmasa belki taşkın verecek ve azalan sudan ciğerleri yana yana bir hıçkırıklık rahatlama ile kurtulacak. Ama olmuyor. O tuzdan nehir gözlerindeki yangını da önüne katarak titreyen kalbine dolmaya başlıyor. Kederinden başka yer kalmayacak şeklinde dolmuş o kalbine bir mengene yerleştiriyorsun. Yerinde keder ile büyüdükçe mengene ile küçültmeye çabalıyorsun. Ama acın daha da artıyor üstelik tam da mengenenin sıktığı yerden ince bir sızı yayılıyor gövdesine. Boğazındaki tek düğüm kırk oluyor ve ciğerlerine sıçrıyor yangın. Söyleyip rahatlayacağın her kelimeyi ciğerlerinden kaçmak isteyen hıçkırıklarla ateşe veriyorsun. Aceleci bir tiryaki gibi kelimelerin bir sonraki hıçkırığa kadar ciğerlerini de yaka yaka tüketişini izliyorsun. Dışındaki dünya küçülüyor birden ve ne kadar küçülürse küçülsün üzerindeki ağırlığı değişmiyor. Ezdikçe eziyor seni acını haykırman için. Ama olmuyor… mengeneni bir diş daha sıkıyorsun. Sırça köşkte bir çatırtı sesi yankılanıyor her zerrende. Bir kağıt kesiği sızısı yayılıyor mengenenin dokunduğu yerden. O yangının orta yerine yağmur gibi damla damla inmeye başlıyor kanayan yüreğin, kan, kül ve tuz birbirine karışıyor. İşte o anda dudağımın hafifçe titrediğini fark ediyorum. O ana kadar verebildiğim tek tepki buymuş gibi o kan, kül ve tuzdan hengamenin ortasında yapabildiğim tek şey buymuş gibi…

 

O anda ne kadar kaldım bilmiyorum ama delinin sesiyle kendime geliyorum. “Toparlan artık” diye söyleniyor. “Nasıl yapacağım?” diye soruyorum. “Kalemini kullan, batır şu hengamenin ortasına bırak harflere, hecelere, kelimelere mürekkep olsun kanın, beyaz sayfalara göm ki kederini diğer sayfalarda mutluluğa da yer kalsın…” Delinin bu sözlerinden sonra şaşırarak ilk sahneyi hatırlıyorum o ihtiyar ile çocuğun yan yana olduğu o sahne geliyor aklıma ve kalemime en çok sızlayan yerden bir damla alıyorum…

 

Çağrı SEFEROĞLU

Read Full Post »